Aralık ayının ilk haftası Selanik, çok anlamlı bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Türkiye ve Romanya’dan yola çıkan ekoloji ve barış gönüllüleri 4 gün süren etkinliklerde Yunanistanlı dostlarla kaynaştılar.

İklim Adaleti Koalisyonu ve Kazma Bırak hareketinin birlikte organize ettiği kervan, Akbelen, Kaz Dağları, Kuzey Ormanları ve Akkuyu mücadelelerinden gelen dostlarla İstanbul’dan kara yoluyla Selanik’e ulaştı. Her gün bir ekolojik-politik grubun ev sahipliğinde deneyimler, başarılar, başarısızlıklar paylaşıldı. İmece usulü hazırlanan yemekler yenildi, ev yapımı içkiler tadıldı, ortak acılar, umutlar dile geldi, kucaklaşıldı. Ve geleceğe dönük yeni dayanışmalara temeller atıldı, moraller tazelendi.

Dertler, düşmanlar, dostlar aynı…

Panel ve forum şeklindeki toplantılarda yapılan konuşmaların ortak noktası, sermayenin doğaya ve yerel hayata vahşice saldırısı ve devletlerin bu talancıların yanındaki duruşlarıydı. Halkların ilgisi ve mücadeleye katılımındaki sorunlar da ortaktı. Sermayenin ülke sınırlarından bağımsız olarak, bütün coğrafyayı hedef aldığının en belirgin örneği Eldorado Gold idi. Bu dev maden tekeli, her üç ülkede de benzer yalanlar ve vaatlerle, yerel halkların direnişine rağmen, her üç devleti yöneten iktidarların sunduğu olanaklarla eko-kırım suçunu işliyordu. Madenci şirketler Limak-IC ve Cengiz İnşaat gibi “yerli ve milli” olunca da uygulama değişmiyordu. Özetle, dertlerimiz de düşmanlarımız da dostlarımız da aynıydı…

İkinci gün ziyaret ettiğimiz Megali Panagia, 100 yıllık meşe ve kayın ormanlarının içinde şipşirin bir köy. Alman işgali sırasında halkın sığınıp direniş başlattığı ve bu nedenle Nazilerin yakmaya çalışıp bir türlü yakamadıkları bu ormana halk “Yanmaz Orman” adını vermiş. Yunanistan devletinin, ormanları kendisine tahsis etmesiyle gelen Eldorado Gold’un, geniş bir alanda ağaç katliamı yaparak kurduğu şantiyeye, Yanmaz Orman içinden 3 kilometrelik bir yürüyüşle ulaştık. Bu alanda bulunan antik kalıntılar dünya mirası olduğundan, direnişe destek veren bir arkeoloğun çabası, madenin faaliyete geçmesini 2 yıl geciktirilebilmiş. Ama şimdi bütün bölge yeniden tehdit altında. Para söz konusu olunca iktidarların tarihi de önemsemedikleri bir gerçek. Altın madeninde “siyanür kullanılmayacağını” söyleyen Eldorado Gold, binlerce ton su kullanarak yok edecekleri kaynakları ve altını topraktan ayrıştırmada kullanacağı kimyasalları izah edemiyor elbet. Ülkemizdeki en büyük kozları olan “istihdam sağlayacakları, ekmek verecekleri” yalanları da halkın bir kısmını sessiz kılmaya yetmiş. Buna rağmen Megali Panagia’da kararlı bir mücadele geleneği ve örgütlü bir direniş var. Bu nedenle buluşmada, direnenlerin ortak dili haline gelen “El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido” sloganını birlikte atıyoruz…

Balkanların Kürtleri…

Selanik’teki üçüncü günümüzde ise dostumuz Yannis’in rehberliğinde şehrin hafıza mekanlarını tanıdık. Makedonya’nın Yunanistan topraklarında kalan bölümünde ikinci büyük kentin adı Thessaloniki, Büyük İskender’in üvey kız kardeşine Teselya savaşının kazanılması nedeniyle verilen ve Teselya Zaferi anlamına gelen isimden geliyor. Makedonlar, ulus devletler oluşurken Kürtler gibi 4 parçaya bölünen bir halk. Bir Makedon arkadaşım bu yüzden kendilerini “Biz Balkanların Kürtleriyiz” diye tanımlamıştı.

Büyük bir deprem ve yangınlar gören şehirde Yahudi nüfusu % 40 iken 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgaliyle adeta yok oluyor. Şehirdeki 42 sinagogdan sadece 1 tane kalmış. Auschwitz’e gönderilip katledilen 50 bin Yahudi anısına şehirde çok anlamlı bir de heykel var. 1936’da tütün işçilerinin başlattığı büyük grevde polis tarafından katledilen işçinin cenazesini annesinin gördüğü anı anlatan heykel de öyle. Tütün işçilerinin grevi dalga dalga yayılarak 2 gün boyunca şehrin yönetiminin işçilerin eline geçmesini sağlıyor. Türkiye’dekilere benzer yollarla işlenen siyasi cinayetler de unutulmamış elbet. Birleşik Demokratik Sol Parti’nin meclis üyesi Labrakis’in yine polis kontrolünde paramiliter tetikçilerce katledildiği yerde anısı yaşatılıyor.

Ülkemizde hasret kaldığımız kalabalık bir mitinge de rast geldik. Daha önce polisin katlettiği bir Roman yurttaşı anmak için yürüyen gruplara alkışlarla verdiğimiz destek memnuniyetle kabul gördü. Anarşist grupların işgal evi olan 3 katlı harika bir taş binada, yerel canlı müzikler eşliğindeki yemekle son buldu ziyaretimiz. Ege denizi üzerinde Yunanistan uçaklarıyla defalarca “İt Dalaşına” girmiş eski bir savaş pilotu olarak, barış isteyen halkları birbirine kırdırmaya çalışan asıl ve ortak düşmanımız sermayeye karşı birlikte olmanın heyecanıyla kucaklaştığım Vasili, Aristotales, Anastasia’nın kalbi Akbelen ve Kaz Dağları için de çarpıyordu. Ve her biri İkizköylü Zehra Teyze, Mehmet Ağbi ve Melahat Abla idi…

Mutlaka kazanacağız…

“Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto” kitabında Fikret Başkaya, kadim Grekçe’deki “gerçekleşmesi olanaksız hayal” anlamına gelen “utopia” ile, “iyi yer” anlamındaki, “daha iyiyi, daha güzeli” ima eden “eutopia” sözcüklerini anlatarak, “Ütopya, insanda yaratma, inisiyatif alma ihtiyacı doğurur ve bir projeye, programa eşlik ettiğinde de ‘bir gerçekliğe’ dönüşür” diyor. “Her şey hayal etmekle, tasarlamakla başlar” ve “Bir şeyi sorun ettiğiniz anda, çözüme giden yolun aralanması da potansiyel bir olasılık haline gelir” diye de ekliyor…

Evet, bizlerin ortak bir ütopyası var ve böyle buluşmalarda bu ütopya Fikret hocanın dediği gibi hayal olmaktan çıkıp “bir gerçekliğe” dönüşüyor:

Öncelikle, Kürt ve Yunan halklarıyla barış istiyoruz. Sadece ülkelerimizde de değil, bütün dünyada savaşların olmadığı, kâr amacıyla doğanın sömürülüp talan edilmediği, insanların eşit ve mutlu olduğu bir dünya hayal ediyoruz. Ve inanıyoruz ki nasıl 1821’de Mora Yarımadası’nda başlayan isyanla, Yunanistan’ın bağımsızlığına kavuşacağı hayalken gerçek olduysa, köleliğin dünya üzerinden kalkacağı dahil birçok hayal nasıl gerçek olduysa, çok önceden başlayan insanlığın bu yolculuğu da menzile ulaşacak, ezilen halklar kazanacak, mutlaka kazanacak…

Not: “Selanik kervanı” aylık yayınlanan İşçi Sözü gazetesi için kaleme alınmıştı. Bundan sonra iki haftada bir bu köşede Yeni Yaşam okurlarıyla birlikte olacağımız için çok mutluyum.

QOSHE - Selanik kervanı - Bahadır Altan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Selanik kervanı

7 0
22.12.2023

Aralık ayının ilk haftası Selanik, çok anlamlı bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Türkiye ve Romanya’dan yola çıkan ekoloji ve barış gönüllüleri 4 gün süren etkinliklerde Yunanistanlı dostlarla kaynaştılar.

İklim Adaleti Koalisyonu ve Kazma Bırak hareketinin birlikte organize ettiği kervan, Akbelen, Kaz Dağları, Kuzey Ormanları ve Akkuyu mücadelelerinden gelen dostlarla İstanbul’dan kara yoluyla Selanik’e ulaştı. Her gün bir ekolojik-politik grubun ev sahipliğinde deneyimler, başarılar, başarısızlıklar paylaşıldı. İmece usulü hazırlanan yemekler yenildi, ev yapımı içkiler tadıldı, ortak acılar, umutlar dile geldi, kucaklaşıldı. Ve geleceğe dönük yeni dayanışmalara temeller atıldı, moraller tazelendi.

Dertler, düşmanlar, dostlar aynı…

Panel ve forum şeklindeki toplantılarda yapılan konuşmaların ortak noktası, sermayenin doğaya ve yerel hayata vahşice saldırısı ve devletlerin bu talancıların yanındaki duruşlarıydı. Halkların ilgisi ve mücadeleye katılımındaki sorunlar da ortaktı. Sermayenin ülke sınırlarından bağımsız olarak, bütün coğrafyayı hedef aldığının en belirgin örneği Eldorado Gold idi. Bu dev maden tekeli, her üç ülkede de benzer yalanlar ve vaatlerle, yerel halkların direnişine rağmen, her üç devleti yöneten iktidarların sunduğu olanaklarla eko-kırım suçunu işliyordu. Madenci şirketler Limak-IC ve Cengiz İnşaat gibi “yerli ve milli” olunca da uygulama değişmiyordu. Özetle, dertlerimiz de düşmanlarımız da dostlarımız da aynıydı…

İkinci gün ziyaret ettiğimiz Megali Panagia, 100 yıllık meşe ve kayın ormanlarının içinde şipşirin bir köy. Alman işgali sırasında halkın sığınıp direniş başlattığı ve bu nedenle Nazilerin yakmaya çalışıp bir türlü yakamadıkları bu ormana halk “Yanmaz Orman” adını vermiş. Yunanistan devletinin, ormanları kendisine tahsis etmesiyle gelen Eldorado Gold’un, geniş bir alanda ağaç katliamı yaparak kurduğu şantiyeye, Yanmaz Orman içinden 3 kilometrelik bir yürüyüşle ulaştık. Bu alanda bulunan antik kalıntılar dünya mirası olduğundan, direnişe destek veren bir arkeoloğun çabası, madenin faaliyete geçmesini 2 yıl........

© Yeni Yaşam


Get it on Google Play