Bir erkeğin kadın gibi düşünüp, bir kadın gibi davranması ve kadının kurtuluşunu tarihten bulup, çıkarması mümkün mü? Alihan Demir, işte bunu başarmış “Ya Star, Tanrıça Uyandı” isimli kitabında…

Sol örgütlerle ilgili yıllar süren araştırmalarım sırasında can sıkıcı bir gerçekle karşılaşmıştım. Neredeyse tüm sosyalist örgüt liderleri erkekti. Ancak konuyu biraz deştiğimde Türkiye’de verilen toplumsal mücadele tarihinin aslında kadınlarla dolu olduğunu; ancak erkekler tarafından yazılan tarihte onlara yer verilmediğini fark ettim. Böylece derlediğim kadın lider portrelerini “Aykırı Kadınlar” isimli kitabımda topladım.

Ancak bu çalışmada ‘erkekler, bizi yazmayı bıraksın; biz kendimizi yazarız’ diyen feminist hareketin ileri gelenlerince biz erkeklere yapılan -haklı- eleştirilerden sakınmak için kadınlara şöyle demiştim: Bu çalışma, kadın ve mücadelesi üzerine bir değerlendirme değil. Kadınları görmezden gelmeyi, küçümsemeyi alışkanlık haline getirmiş olan erkek egemen tarih anlayışından dolayı kadınlardan özür dileme adına minik bir denemeciktir sadece…

Aralık ayındaki İnsan Hakları Haftası vesilesiyle bir panelde konuşmacı olarak Mersin’e davet edilmiştim. Orada İHD Mersin şubesi tarafından gerçekleştirilen panelde bir izleyici tarafından bana bir kitap armağan edildi. Kitabı teşekkür edip, aldım. Ankara’ya dönünce de kitaba şöyle bir bakıp, okumaya başladım.

Kitabını bana armağan eden kişiyi tanımıyordum; ancak kitaba başlayıp, birkaç sayfa okuyunca, kitap beni sardı. Kitabın kahramanı bir televizyon kanalında çalışan bir gazeteci olunca, roman beni hemen yakalamıştı zaten. Şehir dışına günü birlik gidip-gelsem de rutin işlerim biriktiği için bir-iki günde bitirebileceğim kitabın okunup bitirilmesi neredeyse bir haftayı buldu.

Bu kitabın tanıtımını mutlaka yapmalıyım, dedim kendime ama bunu kaleme almak, bugünleri buldu. Yazarın ilk romanı olması bakımından, insan aslında önce büyük bir beklentiye giremiyor. Ancak kitabı okuyup bitirdiğinizde “yahu çok güzel olmuş” diyorsunuz. Sonra yazar, bu zamana dek biriktirdiği tüm entelektüel anlayışı, bu romana yedirmiş olmalı, deyip; ikinci bir roman daha yazıp-yazamayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Neyse, artık bunu gelecek yıllar gösterecek!

Alihan Demir, zoru başarmış

Yazar, yani Alihan Demir, zor bir işe girişmiş. Öncelikle ben kadın olsaydım, olaylara nasıl bakardım, dercesi, romanın kahramanı olarak bir kadını seçmiş. Kadın sorunu hakkında kadınlar yazsın, önermesinin erkeklere yönelik eleştirileri aşmaya çalışmış böylece.

Günümüzde kadınlara nasıl davranıldığını, romanın kahramanı Heda üzerinden göstermeye çalışmış. Sonra romanın kahramanının nasıl, kendini bulabileceğinin yolunu anlatmış bizlere. Günümüzden Sümerlere doğru yapılan, yani gerilere doğru yapılan bir yürüyüşle, kadını ileriye-kurtuluşa doğru yürütmüş.

Romanın ilk bölümleri ne kadar gerçekçi gözlemler ise, son bölümleri de o kadar efsane ama tarihsel gerçek de orada. Alihan Demir, zor bir işe girişmiş ve bence başarmış. Kolay okunan, elden kolayca bırakılamayan bir roman yazmış. Nitekim okur da beğenmiş olmalı ki, bana armağan edilen kitap, ikinci baskısıydı.

Kitabın ikinci baskısını Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık yapmış. İlk baskı ise Sis Yayıncılık’tan. Nitekim kitabı internet arama motoruna sorduğunuzda Sis Yayıncılık’tan çıkan ilk baskısının kitap tanıtımı ve kitap kapağının ilk baskısındaki hali bulunuyor. “Ya Star, Tanrıça Uyandı” isimli kitabı, öncelikle biz erkeklerin okumasında yarar var. Yeni yıla böylesi bir yeni kitapla girebilirsiniz yani…

QOSHE - Erkekler kadınları yazabilir mi? - Hüseyin Aykol
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erkekler kadınları yazabilir mi?

11 0
01.01.2024

Bir erkeğin kadın gibi düşünüp, bir kadın gibi davranması ve kadının kurtuluşunu tarihten bulup, çıkarması mümkün mü? Alihan Demir, işte bunu başarmış “Ya Star, Tanrıça Uyandı” isimli kitabında…

Sol örgütlerle ilgili yıllar süren araştırmalarım sırasında can sıkıcı bir gerçekle karşılaşmıştım. Neredeyse tüm sosyalist örgüt liderleri erkekti. Ancak konuyu biraz deştiğimde Türkiye’de verilen toplumsal mücadele tarihinin aslında kadınlarla dolu olduğunu; ancak erkekler tarafından yazılan tarihte onlara yer verilmediğini fark ettim. Böylece derlediğim kadın lider portrelerini “Aykırı Kadınlar” isimli kitabımda topladım.

Ancak bu çalışmada ‘erkekler, bizi yazmayı bıraksın; biz kendimizi yazarız’ diyen feminist hareketin ileri gelenlerince biz erkeklere yapılan -haklı- eleştirilerden sakınmak için kadınlara şöyle demiştim: Bu çalışma, kadın ve mücadelesi üzerine bir değerlendirme değil. Kadınları görmezden gelmeyi, küçümsemeyi alışkanlık haline getirmiş olan erkek egemen tarih anlayışından dolayı kadınlardan özür dileme adına minik bir denemeciktir sadece…

Aralık ayındaki İnsan Hakları Haftası vesilesiyle bir panelde konuşmacı olarak Mersin’e davet........

© Yeni Yaşam


Get it on Google Play