60 yılı aşkın zamandır Ankara’da yaşıyorum.

Gördüğüm belediye başkanları arasında en renklisi Vedat Dalokay’dı.

Dünya çapında mimardı. Hazırladığı mimari projeler uluslararası yarışmalarda birçok ödül almıştı.

Edebiyatta da yetkin bir isimdi.

Kolo isimli romanı Türk Dil Kurumu’nun ödülüne layık görülmüştü.

...

1973 yerel seçiminde CHP’nin adayıydı. Yüzde 62 oyla seçildi.

Anılarında seçildiği günlerin Ankara’sının hangi sorunları olduğunu ve çözüm planlarını şöyle anlatmıştı:

“Kentin midesi rahatsızdı. Görkemli Ankara Hali’ne başladık.

Kalın bağırsakları yoktu, olanı da berbattı. Kanalizasyona başladık.

Sürahisinde içme suyu yoktu, yeni su kaynakları için çalışmaya başladık.

İçinde yaşayan milyonlarca fakir fukaranın evi barkı yoktu. Akkondu’ya başladık.

Kolera vardı, onunla boğuşmaya başladık.”

...

Belediyedeki makamında otururken 7-8 yaşlarında bir grup öğrenci geldi ziyaretine.

“Öğretmenimiz bize belediye nedir diye ödev verdi, belediyenin ne olduğunuzu anlatır mısınız” dediler.

“Evde anneniz ne yapar” diye sordu onlara.

Çocuklar, “Evi süpürüp temizler, sobayı yakar, ekmeği yemeği pişirir, bizi yıkar, parka götürür, pazardan alışveriş yapar, bahçeyi sular, elbiselerimizi diker, sütümüzü içirir, geceleyin biz uyumadan uyumaz, hasta olduk mu bize bakar, dersimize çalıştırır” yanıtını verdi.

Bunun üzerine onlara şöyle seslendi:

“Bakın minik yavrular, evde annenizin yaptığını kentte belediye yapar. Sokakları süpürür, Parklar- çocuk bahçeleri kurar, sebze-meyve pazarları açar. Yolları, asfaltları yapan da belediyedir. Yangınlarda itfaiyeyi gönderen, doğan bebeği kreşine alan, ölen kimseyi arabasıyla mezarlığa taşıyan yani beşikten mezara kadar bu kentte yaşayan herkesin her gereksinmesine koşan odur.”

Çocuklardan biri atıldı, “Anladım” dedi, “Siz bu kentin anasısınız.”

Bu benzetme çok hoşuna gitti. O günden sonra “Ben bu kentin anasıyım” sözünü sık sık kullandı konuşmalarında.

...

Görev yaptığı yıllarda İspanya’da dikta rejimi vardı.

Rejimin keyfi uygulamalarına karşı çıkan 5 genç kurşuna dizilerek öldürülmüştü.

Haberi duyar duymaz hemen masasına oturdu, İspanya’nın Ankara Büyükelçisi Gullerma Nadal’a şu mektubu yazdı:

“Ankara Belediye Başkanı olarak, Ankaralılar adına, kendi ulusunun çocuklarını öldüren devlet yöneticilerinizi kınadığımı, cinayetlerin en çirkinine kurban giden 5 İspanyol genci için tutulan yası vurgulamak ve Ankara halkının acısını paylaştığını, özgürlük mücadelesini desteklediğini simgelemek amacıyla bir hafta süreyle İspanya Büyükelçiliği’nin hiçbir belediye hizmetinden yararlandırılmayacağını duyururum.

Özgürlük uğruna hayatlarını kaybeden 5 gencin anısına duyduğum saygıyla.”

...

Başkanlık yıllarının önemli bir bölümünde Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel başkanlığındaki koalisyon hükûmeti iktidardaydı.

Bu hükûmetle hiçbir zaman anlaşamadı. Pek çok yatırım girişimi onlara takıldı. Buna karşın mücadele etmekten vazgeçmedi, “Yelkenimizdeki rüzgârı çaldılar ama yılmadık” diyerek yeni yollar, köprüler, meydanlar, parklar kurdu.

Maliye Bakanlığı, yasal olarak belediyeye vermesi gereken parayı vermediği için işçilerin maaşını ödeyememişti. Bunu protesto etmek için yatağını yorganını makamına taşıdı üç gün boyunca açlık grevi yaptı. Büyük yankı uyandıran eylemi sayesinde işçilerin maaşını ödeyecek parayı kurtardı.

Ankara trafiğinde bugün bile belli bir rahatlık sağlayan kavşaklardaki göbek uygulamasını başlatmıştı. “Göbek Vedat” lakabı bu yüzden konuldu. Onun için “06 Vedat” diyenler de oldu.

...

Bir ara dönemin İçişleri Bakanı MSP’li Oğuzhan Asiltürk tarafından görevinden alındı. Hiç geri adım atmadı, “Beni halk seçti, görevimden de halk alabilir” diye konuştu. Yapılan destek eylemleri sonucunda iktidar geri adım atmak zorunda kaldı, tekrar başkanlığa döndü.

...

Kıydığı nikâhlarda yaptığı konuşmalar deyim yerindeyse şiir gibiydi.

Örneğin bir törende evlenen çifte ve davetlilere şöyle seslenmişti:

“Sevmek de bir eylemdir. Bu eylem evlilikte de bencil ve evcil değil insancıl olacaktır. Aile içinde birbirinizin olurken toplumun da en güzel sevgi dalı olacaksınız.

Evin penceresi sokağa, kapısı topluma açılır. Yüreklerinizi toplumun özlemlerine ve havasına açık tutunuz. Güzel uğraşınızdan ve günlerinizden toplumun payını da ayırınız.

Bundan böyle her yeni güne başlarken yastığınızdan bir karış ötede size sevgi ve güvenle bakan bir çift göz göreceksiniz. Aynı yatağı yıllar boyu iki kişinin enerjisi ısıtacak ve doğacak çocuklarınızla geleceğe köprüler kuracaksınız.

Güzel gelin, eşinizin yalnız mutluluğunu değil, devrimci yazgısını ve ak savaşını da paylaşacaksınız.

Devrimci yalnız sevgide olmak üzere bağnaz, tutucu ve yobazdır. Bağımsızlığın savaşını veren yürek evde size tutsak olacaktır. Tutsağınızı yeni yarınlara, güzel ve ak günlere erişinceye kadar iyi koruyunuz. Gücünü, güvenini sevgi ve şefkatle örtünüz, çoğaltınız.”

...

1977 yerel seçiminde CHP yönetimi sürpriz bir kararla onu aday göstermedi, 32 yaşındaki Ali Dinçer’i uygun buldu. Yapılan yorumlarda “CHP yönetimi Dalokay’ın popülerliğinden, halk üzerindeki müthiş etkisinden rahatsız oldu” denildi.

...

Belediye başkanlığının ardından yeniden mimarlığa dönen Dalokay 21 Mart 1991’de geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. 63 yaşındaydı.

QOSHE - “Yelkenimizdeki rüzgârı çaldılar, yılmadık” - Nuri Kayış
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Yelkenimizdeki rüzgârı çaldılar, yılmadık”

37 8
20.02.2024

60 yılı aşkın zamandır Ankara’da yaşıyorum.

Gördüğüm belediye başkanları arasında en renklisi Vedat Dalokay’dı.

Dünya çapında mimardı. Hazırladığı mimari projeler uluslararası yarışmalarda birçok ödül almıştı.

Edebiyatta da yetkin bir isimdi.

Kolo isimli romanı Türk Dil Kurumu’nun ödülüne layık görülmüştü.

...

1973 yerel seçiminde CHP’nin adayıydı. Yüzde 62 oyla seçildi.

Anılarında seçildiği günlerin Ankara’sının hangi sorunları olduğunu ve çözüm planlarını şöyle anlatmıştı:

“Kentin midesi rahatsızdı. Görkemli Ankara Hali’ne başladık.

Kalın bağırsakları yoktu, olanı da berbattı. Kanalizasyona başladık.

Sürahisinde içme suyu yoktu, yeni su kaynakları için çalışmaya başladık.

İçinde yaşayan milyonlarca fakir fukaranın evi barkı yoktu. Akkondu’ya başladık.

Kolera vardı, onunla boğuşmaya başladık.”

...

Belediyedeki makamında otururken 7-8 yaşlarında bir grup öğrenci geldi ziyaretine.

“Öğretmenimiz bize belediye nedir diye ödev verdi, belediyenin ne olduğunuzu anlatır mısınız” dediler.

“Evde anneniz ne yapar” diye sordu onlara.

Çocuklar, “Evi süpürüp temizler, sobayı yakar, ekmeği yemeği pişirir, bizi yıkar, parka götürür, pazardan alışveriş yapar, bahçeyi sular, elbiselerimizi diker, sütümüzü içirir, geceleyin biz uyumadan uyumaz, hasta olduk mu bize bakar, dersimize çalıştırır” yanıtını verdi.

Bunun üzerine onlara şöyle seslendi:

“Bakın minik yavrular, evde annenizin yaptığını kentte belediye yapar. Sokakları süpürür, Parklar- çocuk bahçeleri kurar, sebze-meyve pazarları açar. Yolları, asfaltları yapan da belediyedir. Yangınlarda itfaiyeyi gönderen, doğan bebeği kreşine alan, ölen kimseyi arabasıyla mezarlığa taşıyan yani beşikten mezara kadar bu kentte yaşayan herkesin her gereksinmesine........

© Yeniçağ


Get it on Google Play