Mustafa Kemal Atatürk'ün 02.11.1937 tarihindeki söylevinden sonra 08.11.1937 tarihinde Başbakan Celal Bayar'ın TBMM'de okuduğu hükümet programından tarım, fındık ve kooperatifçilik üzerine yapılan açıklamaları aktarmak istiyorum:
“…Hukukî mevzuatın ticarî ve iktisadî işlerle olan yakın alâkasına şüphe yoktur. Kanunlarımızı memleketin ekonomik inkişaflarına ve bugünkü iktisadî hareket icaplarına daha uygun bir hale koymak zarureti karşısındayız…
Onun (Atatürk) büyük görüş ve ilhamlarının ifadesi olan parti programımız tarım, endüstri, madenler, ormanlar, tecim ve bayındırlık işlerini ekonomi başlığı altında toplamış bulunuyor…
Türkiye'de teknik ve rasyonel ziraî inkişaf meselesi Türkiye endüstrileşme savaşına gireli, şimdiye kadar Türk tarihinde hiçbir devrede haiz olmadığı hususî bir ehemmiyet iktisap etmiş bulunuyor.
Biliyorsunuz ki, bu günün ziraat tekniği yalnız en fennî şekilde toprağın verdiğini istihsal etmek değil piyasanın istediğini ve istediği nispet ve şekilde topraktan almak demektir. Bu bakımdan modern çiftçilik en çok bilgiye itinaya ihtiyaç gösteren en asil beşerî çalışmalar arasına girmiştir. Böyle bir ziraî kalkınmayı her şeyden önce ekseriyeti köylü ve çiftçi olan halkımızın radikal kalkınması için vasi topraklarımızın, iklimimizin ve coğrafî vaziyetimizin bahşettiği büyük imkânı ticaret muvazenemizde en kuvvetli eleman haline getirmek için ve nihayet endüstrileşme yolunda ilerleyen memleketimizde köylünün iştira kudretini artırmak için ihmal edilemez bir zaruret sayıyoruz.
Böyle bir neticeye varmak için bu büyük millî işin bütün safhalarını ihtiva edecek esaslı ve etraflı bir plân üzerinde ısrarla çalışmak kararındayız. Bu plân, mevzuat ve tedrisat usullerimizde yapılacak değişiklikleri ana tarım endüstrilerini en başta buğday olmak üzere toprak ürünleri politikamızın esaslarını, hayvancılık ve bununla alâkalı meseleleri, orman işlerini ihtiva edecek ve köylünün ayağına ileri tekniği ve neticelerini en kısa zamanda ulaştırmak ve millî ekonomi icaplarımıza en uygun gelecek ve halkça sevilip benimsenecek rasyonel bir ziraat rejimi kurmak ana fikri üzerine bina edilmiş bulunacaktır.
Şef, «millî ekonominin temeli ziraattır.» buyurmuşlar ve muhtelif direktifler vermişlerdir. Plâna bağlanarak tamamen tahakkuk ettirilecek olan bu direktifler aşağıdaki guruplarda toplanabilir: … Her Türk çiftçisini kâfi toprak sahibi etmek ve topraksız çiftçiye toprak dağıtmak için hususî istimlâk kanunları çıkarmak bu maddenin hükmüdür. Her Türk çiftçi ailesinin çalışarak geçinebileceği bir toprağa malik olmasını vatan için sağlam bir temel ve imar esası saymaktayız. Memlekette her bölgenin hususî şartlarına göre bir çiftçi ailesinin geçinebilmesi için muhtaç olduğu toprağa malik olmasını behemehâl temin etmek ve bu aile toprağının hiçbir sebep ve suretle parçalanmasına ve elden çıkmasına meydan vermemek lâzımdır. Her bölgenin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliğini sınırlandıracağız…
İş vasıtalarına gelince: Umumiyetle büyük küçük bütün çiftçilerin iş vasıtalarını artırmak, iyileştirmek ve korumak için gereken kanunî ve teknik tedbirler alınacaktır…
Memleketin kudret ve refahını artırmak ziraatta kalkınmağa bağlıdır… Kuvvetli plânlı bir rasyonalizasyon savaşı ziraî kalkınma davamızın en hayatî muvaffakiyet unsurudur.
Haricî ticaretimiz bakımından büyük ehemmiyet verdiğimiz standardizasyonu, tam olarak tahakkuk ettirebilmek için bu istikamette itinalara, ekim anından itibaren başlamak icap eder. Müstahsile çok çeşitli fakat azar azar değil her mahsulden imkân nispetinde az çeşitli fakat çok miktarda istihsal terbiyesini vermek ve bunun en teknik ve iktisadî şekilde nasıl yapılabileceğini ve piyasaya nasıl sevk edileceğini öğretmek icap eder…
Ziraat sanayi bilhassa üzerinde meşgul olacağımız mevzu olacaktır. Bu arada sütçülüğe, süt sanayisine hususî önem vermekteyiz. Sırası ile şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz süt ve mamulâtı ihtiyacını temin edecek fabrikalar tesisine ve bununla ahenkli bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak kooperatifler teşkiline çalışılacaktır…
Müstahsilin rasyonel çalışması lâzımdır. Bildiğimiz gibi müstahsilin rasyonel çalışması demek, istihsal edilebilen şeyi istihsal etmesi demek değildir. Piyasanın istediği şeyi istediği miktar ve şekillerde vücuda getirmek ve değişmeyen vasıflar ile vaktinde piyasada hazır bulundurmaktadır… Bu mülâhazalardır ki sureti umumiyede rasyonel çalışmaya Şefin işaret ettiği teşkilâtlanma ve teşkilâtlandırma tip üzerine çalışma mesaisine hususî ehemmiyet vereceğiz.
Teşkilâtlandırma ve teşkilâtlanma kelimeleri ile kastedilen hareketin rasyonelleşme ve rasyonelleştirme gayeli ve münferiden ticarî hedefli bilumum kurum şekilleri olduğunu tasrih etmemize lüzum yoktur. Yine bu maksatla ve aynı karakterde olmak üzere hükümetin yakın kontrolü altında satış kooperatifleri birlikleri teşkiline ehemmiyet vereceğiz.
1937 plânı bunlardan Iğdır'da, Kars'ta, İzmir'de. Trakya'da tesis edilecek ilk dördünü ihtiva ediyordu. Bunların teşkil ve faaliyete getirildikleri malûmunuzdur. Önümüzdeki yıl fındıktan başlayarak diğer belli başlı mahsullerimize ait teşkilât mesaisiyle geçecektir.
Bu meyanda, birlik teşkili fikrine tamamen muvazi bir inkişaf göstermesi lâzım gelen tarım kredi kooperatiflerinin de tevessü ve taaddüdü ve mevcutlarından icap edenlerin tanzim ve ıslahı için tedbirler alınacaktır…”
***
Atatürk'ün, 02.11.1937 tarihli söylevine koşut olarak 08.11.1937 tarihinde hükümet programında tarımın diğer alanlarla bir bütün olduğu vurgulanırken köylünün ekonomik faaliyetinin artırılmasına yönelik önlemler açıklanmıştır.
Bugün, tarımdaki büyük çözülme ve yoksullaşmayı yaşadığımız bir ortamda hedeflenen akılcı bir tarım düzeninin kurulmadığını ya da olanların yok edildiğini anımsatalım. Köklü bir kalkınma hedefine de ulaşılamadığı da açıktır. Köylünün toprak sahibi yapılacağı amacına karşın gerçekleşmemiş olmasının nedenini, siyaset sahnesindeki etkisinin anlaşılmasına da ihtiyaç bulunmaktadır. Toprağın elden çıkarılmaması hedefinin tersine çözülme sürmektedir. Yine hedefler arasında iş araçlarının, temininin bulunması da bugün dahi önemini koruyan bir sorundur. Köylünün teşkilatlanamaması sorununun olduğu açıktır. Çok sayıda örgüt olmasına karşın hiçbirinin etkisi yoktur. Daha doğrusu 1937 yılında rasyonalite üzerinden oluşturulan örgütlenme modeli, günümüzde reddedilmiştir.
Büyük Önder'in, “Mili ekonominin temeli tarımdır.” demesine karşın yurt dışındaki üreticilerin çıkarları korunmaktadır. Diğer ürünlerin yanında fındık için Fiskobirlik'in kurulacağı söylenmiş ve gerçekleşmiştir. Ancak, bugün Fiskobirlik ve benzerleri ticaret yapamaz duruma düşürülmüştür.
Batının yüzlerce yılda gerçekleştirdiği kentleşme olgusunu, batıya öykünerek kısa bir sürede yapmanın hiçbir faydası yoktur. Kurucu atamızın dediği gibi memleketin kudret ve refahını artırmak tarımda kalkınmaya bağlıdır. Bu farkı görmek her Türk Vatandaşına düşen bir görevdir.

QOSHE - Hükümet Programındaki Tarım ve Fındık - A. Dursun Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hükümet Programındaki Tarım ve Fındık

4 0
28.11.2023

Mustafa Kemal Atatürk'ün 02.11.1937 tarihindeki söylevinden sonra 08.11.1937 tarihinde Başbakan Celal Bayar'ın TBMM'de okuduğu hükümet programından tarım, fındık ve kooperatifçilik üzerine yapılan açıklamaları aktarmak istiyorum:
“…Hukukî mevzuatın ticarî ve iktisadî işlerle olan yakın alâkasına şüphe yoktur. Kanunlarımızı memleketin ekonomik inkişaflarına ve bugünkü iktisadî hareket icaplarına daha uygun bir hale koymak zarureti karşısındayız…
Onun (Atatürk) büyük görüş ve ilhamlarının ifadesi olan parti programımız tarım, endüstri, madenler, ormanlar, tecim ve bayındırlık işlerini ekonomi başlığı altında toplamış bulunuyor…
Türkiye'de teknik ve rasyonel ziraî inkişaf meselesi Türkiye endüstrileşme savaşına gireli, şimdiye kadar Türk tarihinde hiçbir devrede haiz olmadığı hususî bir ehemmiyet iktisap etmiş bulunuyor.
Biliyorsunuz ki, bu günün ziraat tekniği yalnız en fennî şekilde toprağın verdiğini istihsal etmek değil piyasanın istediğini ve istediği nispet ve şekilde topraktan almak demektir. Bu bakımdan modern çiftçilik en çok bilgiye itinaya ihtiyaç gösteren en asil beşerî çalışmalar arasına girmiştir. Böyle bir ziraî kalkınmayı her şeyden önce ekseriyeti köylü ve çiftçi olan halkımızın radikal kalkınması için vasi topraklarımızın, iklimimizin ve coğrafî vaziyetimizin bahşettiği büyük imkânı ticaret muvazenemizde en kuvvetli eleman haline getirmek için ve nihayet endüstrileşme yolunda ilerleyen memleketimizde köylünün iştira kudretini artırmak için ihmal edilemez bir zaruret sayıyoruz.
Böyle bir neticeye varmak için bu büyük millî işin bütün safhalarını ihtiva edecek esaslı ve etraflı bir plân üzerinde ısrarla çalışmak kararındayız. Bu plân, mevzuat ve tedrisat usullerimizde yapılacak değişiklikleri ana tarım endüstrilerini en başta buğday olmak üzere toprak ürünleri politikamızın esaslarını, hayvancılık ve bununla alâkalı meseleleri, orman işlerini ihtiva edecek ve köylünün ayağına ileri tekniği ve neticelerini en kısa zamanda ulaştırmak ve millî ekonomi icaplarımıza en uygun gelecek ve halkça sevilip benimsenecek rasyonel bir ziraat rejimi kurmak ana fikri üzerine bina edilmiş bulunacaktır.
Şef, «millî ekonominin temeli ziraattır.» buyurmuşlar ve muhtelif direktifler vermişlerdir. Plâna bağlanarak tamamen tahakkuk ettirilecek olan bu direktifler aşağıdaki guruplarda toplanabilir: … Her Türk çiftçisini kâfi........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play