İyilerin kazandığı güzel günleri görecek miyiz? Öylesine derin kederler yaşadık ki son sıralar. İçimiz isyanla doldu, adaletsizlikler karşısında dilimiz bağlandı. Yangın yerine dönen dünyanın yası ne zaman kırılacak, tekerlek ne zaman dönecek kim bilir? İyi sandıklarımız da sonra kötü oluyor, gücü ele geçiren bozuluyor diyebilirsiniz. Buna izin vermemek de bizlerin elinde. İnsanlık büyük sınavlardan geçiyor. Kimse silahsızlanmadan filan söz etmiyor artık. Pasifistleri bile güvenlik politikalarına yönelten bir dönemden geçiyoruz. Bu genel görünüm. Altını kazıyınca kendini askıya almış pek çok güzelliğe şahit olmak mümkün ama. Bütün kafa karışıklıklarına rağmen bu yıkıma engel olmak mümkün yine de. Belki itiraz eden ses tonumuzu ayarlamamız, daha sakin ikna cümlelerine gitmemiz lazım. İkna edilecek olan kendi çıkarları için dünyayı ateşe veren bir avuç kötü değil, onlar tarafından kandırılanlar.

Kendimden nefret ettiğim bazı dönemler var. Birilerinin bana yaptığı haksızlıklara isyan edip hırçınlaştığım onların bana verdiği kaygı ve öfkeyi nefrete çevirdiğim, düşmanlaştığım dönemler bunlar. Oysa sakin olsam ne kadar haklı olduğumu gözlerine sokabilirdim onların. Bu hırçınlık ve nefretle başkalaştığımı hissetsem de kurtulamıyordum ondan. Belki de bazı eleştirilerine haklıydılar çünkü onlara gerçeği gösterememiş, derdimi hakkıyla anlatamamıştım. Bana yaptıkları saldırıyla bu hakkı da elimden almış oluyor, elimdeki tek seçeneği karşı saldırı haline getiriyorlardı. İncinen bir onurla her şeyi yapabilir insan. Haysiyet savaşları en tehlikeli savaşlarıdır dünyanın. Rasyonel temelleri yoktur çünkü. Hor görüldüğünü, küçümsendiğini, değerinin bilinmediğini hissetmek salgınlaştırır insanı. Dünyadaki pek çok çatışmanın temelinde haysiyet meselesi vardır. Birisi seni küçük gördüğünde, şu veya bu nedenle ötekileştirdiğinde zaten sesini işitmez. Bu nedenle bağırmak zorunda kalırsın. Seni görmesi için zıplarsın, tekmeni savurur, şaplağını indirirsin suratına. Bir işe yarar mı bu? Tam tersine, çoğu zaman senin aleyhine işler ne yazık ki. Bir süre sonra esas mesele unutulur ve sanki esas mesele savrulan tekmeler, surata inen şaplaklarmış moduna geçilir. Hem aşağı hem de küstahsındır artık onların gözünde. Bu senin hırsını ve öfkeni daha da biler ve sorunu daha da karmaşık hale getirir.

Dünyadaki pek çok sorunun nedeni hiyerarşik bakış açıları, birilerinin üzerinde iktidar kurma girişimleridir. Dev aynasına doğru bakanlar küçük bir sineğin bile ne kadar rahatsızlık verebileceğinin farkında değildirler.

Bazen saldırının dozu öylesine yüksektir ki bir var olma meselesi haline gelir savunma. Ama sorun bugün başlamamıştır ki. Sorunu kuran süreçte iki tarafın da sorumluğu vardır çoğu zaman. Saldırganı dizginleyebilmek barışçıl bir stratejidir. O öylesine kötüdür ki bunu cümle alem görsün ister ve dizginlerini tutmayız kimi zaman. Oysa kimseye faydası yoktur bunun. Yıkımdır gelecek olan. Görün işte bu edepsizi dersiniz de görecek gözleri çoktan oymuştur onlar.

Bu çılgın gidişe nasıl dur diyeceğiz? Esas soru bu. Daha çok kazanmak için savaşmamızı isteyenler var. Ülkeler militarist sanayileri ile övünüyorlar. Kitlelere savaş gemilerini gezdirip teknolojik başarıları ile övünüyorlar. İnsanlığı ve doğayı kurtaracak projeler için yeterince kaynak ve övünç yok. Bir avuç insanın büyük bir servet ve güç elde etmesi uğruna gerçekleşiyor her şey. Sanki savaş dünyanın en normal, en gerekli şeyiymiş gibi sunuluyor. Askeri ittifaklar ülkelerin esenliği için elzem gösteriliyor. Teknolojinin olanakları en çok da öldürme ve yok etme için seferber ediliyor. Barış dünyanın en naif en imkânsız talebi gibi artık.

Böyle bir dünya istemeyenler parmak kaldırsın. Ben tepeden tırnağa bir itirazım militarizme karşı. Bunu söylemekten de korkmuyorum. Geçmişin barışseverleri neredeyse oradayım hala. Bir üçüncü dünya savaşına yönelen bu gidişe gözümü yumamam. Her şey en baştan yanlışsa bunun savunulacak bir yanı yoktur zaten. İnsanlar insanları öldürmesin ama yaşatsın istiyorum ve bu en birinci yaklaşımdan bir adım geri durmaya niyetim yok. Haklı savaşlar mı? Savaşın kendisi insanlığa en büyük haksızlık.

QOSHE - En büyük haksızlık - Neşe Yaşın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

En büyük haksızlık

3 14
17.03.2024

İyilerin kazandığı güzel günleri görecek miyiz? Öylesine derin kederler yaşadık ki son sıralar. İçimiz isyanla doldu, adaletsizlikler karşısında dilimiz bağlandı. Yangın yerine dönen dünyanın yası ne zaman kırılacak, tekerlek ne zaman dönecek kim bilir? İyi sandıklarımız da sonra kötü oluyor, gücü ele geçiren bozuluyor diyebilirsiniz. Buna izin vermemek de bizlerin elinde. İnsanlık büyük sınavlardan geçiyor. Kimse silahsızlanmadan filan söz etmiyor artık. Pasifistleri bile güvenlik politikalarına yönelten bir dönemden geçiyoruz. Bu genel görünüm. Altını kazıyınca kendini askıya almış pek çok güzelliğe şahit olmak mümkün ama. Bütün kafa karışıklıklarına rağmen bu yıkıma engel olmak mümkün yine de. Belki itiraz eden ses tonumuzu ayarlamamız, daha sakin ikna cümlelerine gitmemiz lazım. İkna edilecek olan kendi çıkarları için dünyayı ateşe veren bir avuç kötü değil, onlar tarafından kandırılanlar.

Kendimden nefret ettiğim bazı dönemler var. Birilerinin bana yaptığı haksızlıklara isyan edip hırçınlaştığım onların bana verdiği kaygı ve öfkeyi nefrete çevirdiğim, düşmanlaştığım dönemler bunlar. Oysa sakin olsam ne kadar haklı olduğumu gözlerine sokabilirdim onların. Bu hırçınlık ve nefretle başkalaştığımı hissetsem de kurtulamıyordum ondan. Belki de bazı eleştirilerine haklıydılar çünkü onlara gerçeği gösterememiş, derdimi hakkıyla anlatamamıştım. Bana........

© Yeni Düzen


Get it on Google Play