|
Ragıp KaradayıTürkiye |
Yol arkadaşlarıma ikramlarımı yapmış, gönül rahatlığıyla da saraya varmıştım. Sultan’ım beni bekliyordu. BOŞ...
Sıcak bir yaz akşamı. Hafiften meltem esse de fayda etmiyordu serinlememize. Etraftaki ağaçların tesiriyle mi ne nehre yeşil renk hâkim......
"Nasıl yaşayayım Behlül? Önümde açık kapı bırakmıyorsun. Her şeyimize bir kulp takıyorsun! Benim yerime kendini koy!"...
Sultan’ım, kimseleri şikâyet etmediğimi görünce pek sevindi, âdetâ gözlerinin içi gülüyordu. Daha yaklaştım, devesinin yularından...
Adama dikkat kesiliyorum; güneşte kavrulmuş kırış kırış yüzü, pek kederliydi, onun için de hiç gülmüyordu. Hacıların dönmeye...
İç dünyalarımız, tabiatın ihtişamıyla bir olmuş, bizi tefekküre, tövbe ve istiğfara davet ediyordu. Bizlere sesli sohbet yasaktı...
İki elimi yanlarıma saldım başımı salladım ve ümitsizce; “İnanın Sultan’ım; hiç Cenneti, Cehennemi düşünüp ağlayan yoktu…”...
"Sustuğuna göre suçlusun! Hem kendine eziyet verdin, hem de saftakileri ve hatta bütün cemaati rahatsız ettin!.." Herkesin gözü...
Sarayın içi uzun bir dehlize benziyor, etrafta birtakım acayip şeyler varmış gibi görünüyordu. Bir kenarda hiç durmadan akan su,...
Biri diğerinin içine geçmiş iki daire şeklindeki surlarından dolayı “El-medînetü’l-müdevvere” adıyla da meşhurdu bu şehir......
Bir gün önlerinden geçtiğim bir topluluktan kulağıma şöyle sesler geldi: “Meczuptan başka ne beklenir? Delidir, ne yapsa yeridir!"...
Padişah yüzlerce insan beklerken dokuz kişiyle geldiğimi görünce rengi attı. Kızdığını pekâlâ anladım... Emirlerini bir an evvel...
Gözlerimi açmaya zorlanıyorum, aksine iyice sıktığımı fark edip kendi kendime kızıyorum! Bazen yatağımın başında fısıldaşmalar...
Bak Behlül! Nuşirevan-ı Âdil ne diyor? "Zulüm yani adâletsizlik devlete, nankörlük ise nimete zeval getirir yani son verir.” Damdaki...
"Behlül, bana yine bir ders vermek istiyorsun ama yani öyle garip hareketler yapmadan veremez misin?" Tek başıma kaldığım yerden canım...
Karşımda sessiz akan Dicle Nehri… Asırlar boyu aynı ahenk ve sadakat ile başını taştan taşa çalarak koşuyor daha büyük deryalara... ...
"Bana eziyet etmeyen, gıybetimi yapmayan insanlarla oturup sohbet etmek daha hoşuma gidiyor. Bunlar sağ olanlardan daha emin Sultanım!"...
Karşımda sessiz akan Dicle Nehri… Asırlar boyu aynı ahenk ve sadakat ile başını taştan taşa çalarak koşuyor daha büyük deryalara... ...
"Onlar öyle merhametliler ki her an herkesle konuşuyorlar zaten. Yalnız duyan kulak, gören göz yok Sultan’ım!.." Ölüm, en büyük...
"Bugün hocam da bu mesele üzerinde durdu. Aklım başımdan gitti, hâlâ kendime gelemedim. Nefis denilen iç düşman hiç boş durmuyor!"...
Tahta kilitsiz kapısı olan kulübemden biri çıktı. “Allah Allah! Bu da kim, benim çilehanemde ve bu saatte ne işi olabilir?” dedim, dikkat...
"Seni bilmeyen mi var? Her gün kabristana gidip dönüyorsun! 'Bu giden var ya! Aklını oynatmış Behlûl Divane' diyorlar." Çocuk bana...
"A evladım! Sana ne oldu? Bir yerin mi ağrıyor, düştün mü, hasta mısın, seni dövdüler mi ki böyle içten içten gözyaşı döküyorsun?"...
Kendimden bahsetmek hoşuma gitmese de tanımak isteyenler olabilir düşüncesiyle kısaca izah edeyim. İnsanları merakta bırakmayayım... ...
"Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid Sultan'ımın huzuruna çıktım ve yeni bir vazife istedim..." Orada da birkaç...
"Sultan'ım ne yapsam da insanlardan uzak duramıyorum. Bana öyle bir vazife verin ki hep işim onlarla olsun..." Duruma göre herhâlde...
Hükümdarından çobanına, ihtiyarından tıfılına herkesin bana soracağı bir meselesi olurdu mutlaka. Bende de cevap çoktu... Veli...
Bir ömür, hikmetli sohbetler, ders verici, ibret alıcı nasihatlerle akıp gidecekti. Dayanamadım sordum o heybetli zata: - Efendim siz...
"Hey Derviş Efendi!” diye bir ses duydum, heyecanla gözlerimi açtım. “Acaba bu derviş denilen de kimmiş?” diye sağa sola bakındım....
Anlayacağın rızık, şu veya bu şekilde gelip bizi buluyor. Helâlinden istersek helâlinden geliyor, haramdan istersek o yolla geliyor…...
Birkaç sene huzurla geçip gitti. Kölem genç, pek çalışkan, bir o kadar da edepliydi. O beni, ben de onu pek sevmiştim. Kaybettiğini...
İstediğim yerden ev almaya, istediğimle evlenmeye ve pek acelem varmışçasına da vakit kaybetmeden yuvamı kurup taşınmaya karar verdim…...
Çocuk, sosyal ve tarihî romanların usta kalemi Ragıp Karadayı Türkiye okurları için yazdı: MECZUP Yarın Bizim Sayfa’da…
Kendi kendime dedim ki Ey Jale: Allahü teâlâ, aklıma gelebilecek her şeyimin sahibi olduğu için onu çok sevmeliyim ve rıza-i ilâhisi...
Zaman, bir nehir gibi akıp gidiyor durmaksızın. Aynı suya asla iki kez dokunamayız, çünkü akıp giden su bir daha önümüzden geçmez....
"Gençliğimde her yaz gelir, günlerce kalırdık burada. Çok memnun olmuş, unutulmaz hatıralar yaşamıştık..." Tek tük karşılaştıklarım...
Tozpembe hayaller kurduğum, rüyalarımı süsleyen o güzel memleketimize bir sabah güneş ufukta doğarken vardık... Bir gün, Tanju’ya...
İki villayla başlayan yerimiz mahalleye kadar büyüdü. Resmiyette ismi “Tepe Mahallesi” olsa da çocuklar “Bizim Mahalle” adını...
Kişinin kendi kusurunu noksanlığını, eksikliğini bilmesi gibi de irfan; yani İlahi sır ve hakikatleri kavrama ve anlama kabiliyeti yoktu. ...
Bu ev, gönülden hediye edildiğinden mi ne çok mesut ve bahtiyar ömür sürdük. Bolluk bereket, huzur ve saadet dolu çok seneler geçti. ...
Öteleri arzulamak varken çoluk çocuklar gibi çelik çomakla oyalanmak akıllı insan işi değildi. Çocukluğumun geçtiği mahallenin...
Parası olan gezegenlerde yer ayırtıyor ama en yakınımızdaki komşuları tanımadık, tanıdıklarımızı da unuttuk... Mektuplar...
Torunlarım ne düşünüyorlar tam bilemesem de ben hissediyorum hakikati. Ecdat boşuna söylememiş; “Etme bulma dünyası…” Şimdi...
Ömür, sadece yaşadıklarımızdı. Herkesin hayat anlayışları, beklentileri farklıydı, bizim de kendimize has dünyamız vardı. Kuş...
Günlerce iyi haber bekledim, daha doğrusu neyi beklediğimi bilmeden bekledim. Ameliyat bitti ama beklemem bitmiyordu. O gün dolaşa...
Sanki inatlaşmıştık bedenimizle, en ufak bir bahaneyle hastalık gelip beni buluyor, inanılmaz sancılı geçiyordu günlerim. Mektep, iş,...
İhtiyarlıkla beraber hastalıklar da davetsiz misafir olarak üşüşmüştü kapımıza. Bir gün ben, bir başka gün Tanju için hastaneye...
Hissî ve hırslı davranmakla aslında kendi kendimizi harap ediyoruz da farkında olamıyoruz. - Uzaktan davulun sesinin gelmesi gibi! O...
O gün etrafımızda olanların bir şey dememiş olmasından faydalanıp hemen söze karışmış hepimizi de şaşırtmıştı Tanju!.. Bu...
Kazandığım güzel ahlakla gülümsüyordum bütün mahlûkata, ömür boyu hep tebessüm ettim herkese çok şükür. Kendimi bir yandan...